AB yolunda bilişim tüketicisinin hakları
Aslında Motorola Mobil İletişim Araçları İş Birimi Türkiye Müdürü Yücel Kubanç'la geçenlerde yaptığım sohbetten edindiğim 'Linux işletim sistemli cep telefonu'ndan söz edecektim ama Kemalettin "Abi o çıktı!" dedi
Uzunca bir aradan sonra merhaba Özleyenim var mı bilmiyorum ama gırtlağıma yapışmak isteyen birçok kişiyi sayabilirim. Başta da BT Dünyası’nın sevgili yönetmeni Kemalettin Bulamacı geliyor. Yerden göğe haklı Acayip tembelim ve kısırım bugünlerde
Belki havadan, belki sudan
Yazamıyorum işte
Aslında Motorola Mobil İletişim Araçları İş Birimi Türkiye Müdürü Yücel Kubanç’la geçenlerde yaptığım sohbetten edindiğim ‘Linux işletim sistemli cep telefonu’ndan söz edecektim ama Kemalettin ‘Abi o çıktı!’ dedi
Kemalettin’in ‘çıktı’ demesi 10 kaplan gücündedir. Çünkü herhangi bir şeyi Kemalettin’den önce öğrenme şansınız pek yoktur. Onun inanılmaz bir network’ü vardır ve hem resmi, hem de gayrı resmi gündem ondan sorulur. ‘Ne yazacağım?’ diye kıvranırken, aldığım bir e-posta imdadıma yetişti. Bir profesörün başına gelen bir olayı sizle paylaşmak istedim. Daha önce hazırladığım yayında Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmek ve bilişim tüketicisinin sorunlarına yer vermek istedim. Sabahlara kadar dolaştığım forumlarda tüketici şikâyetlerine rastlıyordum. Bazıları bir kurumdan ne kadar memnun olduğunu, bazıları da ne kadar büyük sorunlar yaşadıklarını anlatıyorlardı. Bunun üzerine ben de bir köşe açtım. Ancak sonuç pek de beklediğim gibi olmadı. İnanıyordum ki, bilişim gibi, bilinçli alıcı ve satıcıların bir araya geldiği platformda müşteri memnuniyeti her şeyden üstün tutulmalıydı. Oysa satıcılar, alıcıların bilgisizliğinden, alıcılar da satıcıların duyarsızlığından şikâyet ediyorlardı. Açıkçası ben de kişisel olarak bu tür ‘duyarsızlık’la ilgili sorunları yaşamıştım. Bakın aşağıda hikâyesini okuyacağınız Prof. Dr. N. Ahmet Erözenci’yi tanımıyorum. Ancak küçük bir araştırma sonucu kendisinin ‘Bir Türk Filmi Olarak Kanser’ diye kitap yazmış bir tıp doktoru olduğunu öğrendim. İnternet ortamında dolaşan e-postanın ona ait olup olmadığını bilmiyorum, belki de bu internette sıkça rastlanan bir başka ‘hoax’ olabilir. Bu arada sayın profesörün sorun yaşadığı markayla ilgili de herhangi bir önyargım yok. Bu marka, ya da bir başka marka olabilirdi. Zaten burada sorun marka değil
Davranış biçimi
Konuya girmeden önce durumun altını iyice çizmek istiyorum. Profesör, X Bey olabilir, kullandığı ürün Y firmasına ait olabilir. Burada isimleri açıkça vermekteki amacım, tarafların söz hakkını kullanmalarına imkân sağlamak içindir.
Neyse bu uzun girizgâhtan sonra gelelim, e-postaya
Prof. Dr. N. Ahmet Erözenci’nin e-postasının noktasına bile dokunmadan (tüm imla hatalarıyla) yayınlıyorum:
‘Olabildiğince çok kişiye göndermenizi rica edeceğim bir mail size. olay benim başımdan geçti:
Toshiba laptop’um iki ay evvel bozuldu, mecidiyeköyedeki Toshiba City yetkili servise götürdüm. Belge karşılığı aldılar, 3 gün sonra da telefon geldi, laptopunuzu çaldırdık, diye. gittim, nasıl çalındığını sordum. yanıtları, Arabaya koymuştuk, oradan çaılndı, oldu. Neden servis dışına çıkartıldığını ve ne amaçla arabaya konduğunu sorduğumda, denemeye götürduklerini söylediler. Yahu, bu balatalarını değiştirdiğiniz araba mı ki denemeye götürüyordunuz, üstelik nereye ve neden denemeye götürüyordunuz, dedim, yanıt vermediler. Yerine, Şişli karakolunda tutulmuş bir zabıt verdiler. Zabıtta, birinin karakola başvurup arabama hırsız girdi ve içindeki bilgisayar çalındı diye sözlü beyanda bulunduğu yazıyordu.
Neyse, alınan bilgisayar yerine yenisini vereceklerini , çalınanda back up’ı olmayan dosyalar için de bir bardak su içmemi söylediler. İki hafta sonra bilgisayar hâlâ gelmeyince aradım, işi büyütmemem, bu ülkede insanların öldüğü gibi laflar edildi. bunun üzerine Toshiba Türkiye merkezi aradım, sorunu ilettim. İki gün sonra geri aradılar, Mecidiyeköy Toshiba City’nin yeni bilgisayarı hemen vereceğin söylediler. Bunun üzerinden iki hafta daha geçip vermediklerinde, hem protesto çektim, hem de Toshiba International’a yazdım. Bundan sonra, bilgisayarın çalındığının söylenmesinden dört hafta sonra yeni bilgisayar verildi.
Bu arada bahsetmem gereken bir şey daha: protesto çektiğim için bilgisayar Toshibanın avukatının (sanırım adı Ahmet Sunbul gibi bir şeydi) ofisinde verildi. Tanıyıp tanıyabileceğim en bezirgan kişi. Adam, Mecidiyeköyde hırsızlığın doğal olduğunu, bazı dosyalarım için back up almamış olmamın kendi aptallığım olduğunu, Toshiba’nın aslında bilgisayarı geri vermek zorunda bile olmadığını, onlara teşekkür borçlu olduğumu belirten bir konuşma yaptı. Öğrendiğim bir şey daha: Toshiba yetkili servisi diye belirtilen bir sürü yer aslında yetkili servis değilmiş, (mesela Mecidiyeköy’deki servisin sahibi aslında oto yarışçısı biriymiş) Toshibanın yetkili tek servisi Altunizade’de bir yerdeymiş, diğer yerler yetkili adı altında bilgisayarları toplayıp o merkeze göndermekten başka bir şey yapmıyorlarmış.
Başımdan geçenler aynen bu. Toshiba’nın müşteriye davranışının bilinmesi, satış sonrası sorun olduğunda yaklaşımlarının bilinmesi açısından olabildiğince tanıdığınıza gönderin lütfen.
Prof. Dr. N. Ahmet Erözenci’
Başında da dediğim gibi, bu bir ‘hoax’ olabilir. Elbette, Toshiba’nın da burada söyleyeceği bazı şeyler olacaktır. Dinlemeye hazırız
Sevgiyle,