Hürriyet bazen çamur atmaktır!
Koca Hürriyet gazetesinin manşetinde, Lexmark Türkiye yer alıyordu. Üstelik başlık da, "Biz Türk'üz bizi elektrik çarpmaz"dı... Yazı ayrı çalıyor, başlık ayrı söylüyordu. Yazının bir tetikçi elinden çıktığı besbelliydi. Nitekim, meseleyi biraz araştırınca, gerçek gün gibi ortaya çıktı.
Son günlerde, Hürriyet gazetesinin yapmış olduğu son reklâm kampanyasına rast gelmiş olanlar hatırlayacaktır. Afişlerde çılgınlar gibi dans eden bir kızın altında Hürriyet bazen kendini kaybetmektir, yazarken, huşuyla dönen bir semazenin altında ise, Hürriyet, bazen kendini bulmaktır yazıyor.1 Mayıs 1948 yılında, 22 yaşından beri gazetecilik yapan yazar ve karikatürist Sedat Simavi tarafından kurulan Hürriyet gazetesi, 1994 yılında Aydın Doğan tarafından satın alınan Türkiyenin en saygın gazetelerinden biri. Ancak Hürriyet bu saygınlığı, ne modern baskı tesisleri, ne son model bilgisayarlarıyla kazandı. Bu gazeteye adını ve ruhunu, bir işadamından ziyade, gerçek bir gazeteci olan Sedat Simavinin Kalemini kır ama satma ilkesi verdi. Ama 15 yıl önce satın almış olduğu Milliyet gazetesi için Buzdolabı fabrikası gibi satın aldım! söyleminde bulunan Sayın Aydın Doğana Hürriyet de herhalde bir başka beyaz eşya fabrikası gibi geliyor.
Bugün, Hürriyet gazetesinin internet sitesinde ilginç bir manşet vardı. Biz Türküz bizi elektrik çarpmaz! manşetli haberde, Lexmark marka bazı lazer yazıcılarda sorun olduğu, bunların yurtdışında değişimlerinin yapıldığı, ama ülkemizde durumun pek de umursanmadığı gibi yazılmış bir yazıydı bu. Başlık ve içerik birbiriyle tezat oluşturduğu için, bir tetikçinin elinden çıktığı gün gibi ortadaydı. Başlığı atan durumu iyice abartmış, Lexmark markasına bel altı bir vuruş yapabilmek için elinden geleni ortaya koymuştu. Açıkçası, dağ gibi Hürriyetin, ülkede birçok mesele varken, Lexmarka böyle manşetten ağır biçimde yüklenmesi pek hayra alamet bir durum değildi. Bu manşetin altından pis kokular geliyordu.
Nitekim gazetecilik etiği gereği, meseleyi birinci elden dinlemek için Lexmark Türkiye Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Eylem Akbalı aradık. Akbal, Lexmarkın birkaç modelinde 3 yıl kullanımdan sonra bazı sorunların çıktığını, ancak bu sorunların Hürriyetin abarttığı gibi elektrik çarpması olarak kendini göstermediğini, zaten arıza oranının da son derece düşük olduğunu belirtti. Akbalın beyanına göre, Hürriyet haberi yurtdışı bir kaynaktan almıştı. Çünkü bu model yazıcılar, Amerikada 40 bin adet civarında satmıştı ve konuya hassasiyet gösteren Amerikalılar, ürünü toplayarak değiştirme yoluna gitmişlerdi. Hürriyet muhabirleri Eylem Akbalı aradıklarında, Akbal, durumdan haberdar olduklarını, bayileri aracılığıyla sattıkları 230 cihazın yerini tespit ettiklerini, dileyenlerin cihazlarına yerinde güncelleme işlemi yapılacağını, dileyenlerinse cihazlarının yeni modelle değiştirileceğini söyledi. Ama Akbalın söyledikleri Hürriyet tarafından çarpıtılarak yayınlandı. En başta, Hürriyetin şirketi Amerikalı olarak nitelendirmesi geliyordu ki, Lexmark Türkiye, yüzde 100 Türk sermayeli bir şirket
Hürriyet, Eylem Akbala Lexmark Türkiyenin kendilerine gönderecekleri yazıyı ertesi gün yayına koyacaklarını söylemiş. Ne kadar iyi niyetli düşünsek de, tecrübelerimiz, böyle bir olay gerçekleşse dahi bunun, bugün yapıldığı gibi manşetten olmayacağını gösteriyor. Ancak her halükarda biz Eylem Akbalın yollamış olduğu basın açıklamasına burada yer vereceğiz.
Peki, Hürriyet, neden, hem de manşetten böyle bir yazı yayınlama ihtiyacı duydu? Açıklaması son derece basit
Lexmark Türkiye, Hürriyet haricindeki bütün gazetelere ilan veriyordu çünkü. Öteki gazeteleri seçmesinin nedeniyse, fiyat politikalarının Hürriyet gibi abartılı olmamasıydı. Kalemini kır ama satma ilkesiyle bugünlere gelen Hürriyet gazetesi, elde ettiği bu gücü, çamur atarak kullanma ve bunun sonucunda ilan alma yolunda kullanıyordu artık. Yakında reklâm kampanyasına şu sloganı da eklerlerse hiç şaşırmayacağız: Hürriyet, bazen çamur atmaktır!
TÜRK HALKINA DUYURU
1991 yılından beri sektörümüzde faaliyet gösteren Lexmark International Şirketinin %100 Türk sermayeli Türkiye Temsilciliği olarak aşağıdaki hususları dikkatlerinize sunmak isteriz.
1) Lexmark tarafından pazarlaması yapılan E232, E330, E332n, E322tn modellerinin, Lexmark International tarafından yapılan uzun süreli testlerinde, potansiyel bir arıza tesbit edilmiştir.
Bu arıza, tamiratla giderilebileceği gibi, zaman ve mekân kısıtlamalarından dolayı ürünü birebir değiştirme yoluna da gidilmektedir.
2) Lexmark Internationalın bu ürünün 20 Ağustos 2004ten önceki üretime ait olup olmadığını kontrol etmek için son kullanıcılara yazıcılarını kontrol etmelerini ve ona göre başvuru yapmalarını önermektedir. Tabii ki, her türlü elektrikli alette olduğu gibi, yazıcılarında kontrol etmeden önce elektrik bağlantısını kesmeden kapağının açılmaması, hassas parçalarının ellenmemesi, herhangi bir işlem yapılmaması gerekmektedir. Lexmarkın önemle üzerinde durduğu ve Hürriyet Gazetesi Yazıcılar elektrik çarpıyor diye eksik yorumladığı husus budur.
3) Lexmark Türkiye, Lexmark Internationalın uyguladığı tüm prosedürleri birebir uygulamaktadır.
Yurtdışında yapılan uygulamalarla, Türkiyede yapılan uygulamaların farklı olması düşünülemez. Türkiyede geçerli olan tüketici haklarını koruma kanunları çerçevesinde gereken tüm işlemler yapılmış ve yapılmaktadır.
Bahsi geçen kanunun 4. maddesine göre, böyle bir kusuru tespit edilen mal, üreticinin değil de, tüketicinin seçimine göre değiştirilmektedir.
Bu kanuna göre tüketici, Türkiyede ürünün tamir edilmesini, birebir değiştirilmesini veya her ikisinin yanı sıra varsa zararının tazmin edilmesini isteyebilir.
Lexmarkın da Türkiyede yaptığı bundan hiç farklı değildir. Tüketici haklarına özel ve sonsuz saygısı bulunan Lexmark, tüm yaptığı üretim, satış ve pazarlama faaliyetlerinde, dünyada olduğu gibi, Türkiyede de müşteri memnuniyeti ve haklarını en ön sırada tutmaktadır.
Durum böyleyken, tüm kurallara uymaya çalışan şirketimizi, insan ve tüketici haklarına saygısız, vurdumduymaz bir kişilikle bağdaştırıp, haksız yere şirketimizi suçlayan bir görüşü kınıyoruz.
2002 yılında %16 olan Pazar payımızın, bağımsız kuruluşlarca yapılan araştırmalarda 2004 yılında %34 Pazar payına ulaşmasının Türkiyedeki serbest rekabet ortamını geliştirdiği gibi tüketiciye çok değerli alternatifler sunduğunu da düşünüyoruz.
Dolayısıyla yukarıdaki tüm noktalar göz önünde tutulduğunda, tüketici hakları kanununa aykırı bir davranışta ve bu konuda Türk halkını rencide edecek herhangi bir eylemde bulunmadığımıza göre, neden kurban seçildiğimizi anlayamadık.
Konuyu tüm yönleriyle değerlendirmeniz için, saygılarımızla bilgilerinize sunarız.
Lexmark Türkiye