Stratejik sektörlerde herşey para demek değil…

TERS KÖŞE

Geçtiğimiz hafta içinde Yatırım Danışma Konseyi toplantılarının 7’incisi gerçekleştirildi Türkiye’de. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan konseye 19 çokuluslu şirketin tepe yöneticileri katıldı. Ağırlığı otomotiv ve perakende sektöründen. Aralarında Vodafone İcra Kurulu Başkanı Vittorio Colao da vardı. Temel olarak konuşulan konu şirketlerin Türkiye’de yatırım yapmaları ve yatırımlarını artırmaları için nasıl bir ortam yaratılması gerektiğinin belirlenmesi.
Daha fazla detayı bilmek isterseniz konsey toplantısının sonuç bildirgesini okuyabilirsiniz.

Konsey toplantısının geneline ilişkin birşeyler söylemek benim haddimi aşar. Ben konsey toplantısına katılan Vodafone CEO’su Vittorio Colao’nun toplantı öncesinde katıldığı toplantılarda, TV programlarında yaptığı açıklamalara odaklanacağım.

Colao her programda, her açıklamasında belli başlı konulara değindi. Unforgetteble dizisindeki seksi dedektif Carrie Wells gibi hafızam kuvvetli olmadığı için çağımızın nimeti internetin yardımı ile tüm konuşmalarını tekek teker, tekrar tekrar izledim. Bakın neler demiş Vodafone CEO’su;

Türkiye’de henüz para kazanmıyoruz.
Türkiye’de mobil haberleşme üzerindeki vergi yükü ağır.
Telekomünikasyon sektöründe piyasa iyi yönetilmiyor.
Türkiye’ye yatırım yapılmasını istiyorsanız, yatırımın geri dönüş hızı artırılmalı.
Fatih projesi ikinci sınıf bir projedir.

Telekomünikasyon sektörünün tüm yöneticilerinin defalarca söylediği şeyler bunlar. Fatih projesinde kullanılan tabletlerde 3G teknolojisinin bulunmamasını Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv de defalarca dile getirdi. Mobil haberleşme üzerindeki vergi yükünü de telekom şirketlerinin üst düzey yöneticileri sürekli dile getiriyor. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım bile defalarca bu vergi oranlarının indirilmesi gerektiğini dile getirdi. Son olarak Uluslar arası mobil işletmeciler birliği GSMA (GSM Asosiation) de yayımladığı raporda Türkiye’ye “vergileri düşürün” çağrısı yaptı.

Türkiye’deki diğer işletmecilerin üst düzey yöneticilerinin de altına imza atacağı sözler yani kısaca Vittorio Calao’nun söylemleri.

Ama ince bir ayrıntı var!…

Türkiye’de henüz para kazanmıyor olmalarının, hala kara geçememiş olmalarının tek sebebi olarak yüksek vergi oranlarını gösteriyor olması. Sanki bu vergiler kendi ceplerinden çıkıyormuş gibi. Vergiyi ödeyen Vodafone’muş gibi. Aslına bakarsanız Vodafone’un Türkiye’de henüz ödemiş olduğu bir vergi de yok. Türkiye pazarına girdikleri günden itibaren Vodafone Türkiye’de zarar ediyor. Türkiye’nin vergi sisteminde de zarar eden kuruluştan vergi alınması yok. Derseniz ki “her yıl elde ettikleri ciro üzerinden yüzde 15 hazine payı ödüyorlar”. Doğrudur. O parayı ödüyorlar. Türkiye’deki mobil şebeke lisans ücretlerinin düşük tutulmasının bir gereği olarak. Devlet sabit işletmecilerde yaptığı gibi lisansı peşin paraya değil, bir kısmı peşin gerisini de cirodan verecekleri yüzde 15 pay karşılığında verdi. Kısacası Vodafone’un Türkiye’de henüz para kazanmaya başlamamasının sebebi vergiler olamaz, olmamalı. Bunun sözü bile edilmemeli.

Ama söylemlerindeki daha tehlikeli vurguya da dikkat çekmek gerekiyor. Yatırım geri dönüş hızının yani para kazanma hızının artırılması gerekiyor Türkiye’de diyor. Kısaca “Henüz para kazanmıyoruz. Uzun bir süre daha para kazanamayacaksak Türkiye pazarında bulunmamızın bir anlamı yok. Çeker gideriz kardeşim biz buradan. Babamızın hayrına gelmedik. Para kazanmaya geldik biz Türkiye’ye” diyor.

Kapitalist düzende de bu söyleminde çok ama çok haklı. Neden para kazanmak için, kar etmek için çalışan bir şirket para kazanmadığı, para kazanmanın bu kadar uzun sürdüğü bir ortamda kalmaya devam etsin ki?

Sıradan bir sektörden bahsetmiyoruz ama. Burada telekomünikasyon gibi Türkiye için, her ülke için stratejik öneme sahip bir sektörden bahsediyoruz. Yabancılar tarafından kontrol edilmemesi gereken bir sektörden. Turkcell’de yönetim kurulu değişikliği yapılmaya çalışıldığında hükümetin ve devletin Turkcell yönetiminin “Türk” kalması için uğraş verdiğini unutmayalım. Sektörün ülke için stratejik önemini bir tarafa bırakalım, bu sektörde elde edilen gelirler ülke ekonomisi için de önemli. Sabitte ve Mobilde 80 milyonu aşan aboneye hizmet etmek için elemana ihtiyaç var. Çağrı merkezlerinde çalıştırılan elemanlarla istihdama destek olunuyor. Engelli vatandaşlarımız çok rahat iş bulamazken hizmet sektöründe rahatlıkla iş buluyorlar. Bunun yanında sosyal sorumluluk alanında yapılan işler de önemli. Devlet için haberleşmenin bu kanallar üzerinden yapılmasının yanında sosyal sorumluluklar ve istihdam yaratması için de önemli yani telekomünikasyon sektörü.
Burada da şöyle bir soru ile karşılaşabilirim “İyi güzel de.. Bu kadar stratejik bir öneme sahipse neden Türk Telekom özelleştirildi ve yabancılara satıldı?” Ama burada da unutulmaması gereken Bir şey var. Türk Telekom’da devletin altın hissesi var. Yönetimde söz sahibiler. Vodafone olayı ise teamülleri bozuyor. Bu şartlarda neden Telsim yabancılara satıldı da şuan Vodafone tarafından yönetiliyor? Bu sorunun cevabını verebilmek çok zor. Ama çok daha zor olan birşey daha var. Vodafone’un “Para kazanamıyoruz” diyerek Türkiye’den çıkmaya kalkması ve Türkiye’deki operasyonunu başka bir yabancı şirkete satmaya kalkması. Türkiye bu stratejik sektördeki şirketlerden birisinin kontrolünü tamamen yabancılara kaptırabilir.

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu